Monday, November 27, 2006

İyiki Doğdun DUHAN



25 Kasım en küçük oğlum Duhan'ın 1. doğumgünüydü. O gün telaştan ve yoğunluktan yazamadım. Ancak şimdi yazabiliyorum. O gün yani cumartesi akşamı Duhan'ın (ya da Efe'nin deyişiyle Duhduh'un) doğumgününü kutlamaya gelen konuklarımız vardı. Onlar için hazırladığım sofraya yer vermek istedim. Gerçi sofranın en son halini çekmek kısmet olamadı ama 2 küçük bebekle işim pek kolay değildi doğrusu. Normalde de misafir geleceği zaman pek telaşeli olan ben, eteğimde ağlayan ve kucak isteyen bebeklerle işlerimi daha da bir yetiştiremez haldeyim. Sonuçta güzel bir akşam geçirdik.
Canım Duhan'ım varlığınla hayatımız daha da anlamlı oldu. İyiki geldin. Dilerim ömrün hep mutluluk ve başarılarla dolu geçsin. Yüzün hep gülsün anneciğim. Sizi (seni ve ağabeylerini) çok seviyorum. :))
Misafirlerim için hazırladıklarım:
Renkli patates topları
Katlı poğaça
Islak kurabiye
Kıymalı börek
Kısır
Yaşpasta

Thursday, November 23, 2006

Havuçlu Bulgur Pilavı


Dün akşam okuldan eve geldiğimde canım bulgur pilavı çekti. Çocukluğumdan beri bulgur pilavını çok sevmişimdir. Şöyle yanında güzel bir de turşu varsa deymeyin keyfime. Başka yemek aramam. Çabucak olsun istiyordum. Nitekim öyle oldu. Diğer yemekler pişene kadar pilavım demlendi. Sonuçta tam aklımdaki gibi bir pilav yedim. İçerisine sadece rendelenmiş havuç koydum. Çocuklar çok severek yedi.
Malzemeler:
1 kase iri bulgur
yarım çay bardağı sıvıyağ
1 yemek kaşığı tereyağ
1 adet havuç (ben irice kullandım)
1 yemek kaşığı domates salçası
1 çay kaşığı tuz
2 kase sıcak su
Yapılışı:
Yağı tencereye koyup üzerine rendeleniş havuçları attım. Havuçların rengi biraz dönünceye kadar kavurdum. Salçayı ilave ettim ve yıkanmış bulguru koydum. Ben tereyağını yanmış sevmediğim için bu aşamada koyuyorum. Tuzunu ekleyip suyunu ilave ettim. Ocağı iyice kısık ateşe alıp pişirdim. Hepsi bu. Yanında turşu hmmm çok güzel :)

Sunday, November 19, 2006

Rulo Poğaça ve Fındıklı Kurabiye




İşte bu akşam yaptığım fırından sıcak sıcak tarifler. Eşim son günlerde 5 kilo verdiğini söyleyince dayanamadım. Bu akşam için yemek sonrası televizyon seyrederken yemesi için yaptım bu iki tarifi. ( hoş şu anda televizyonda izlenmeye değer tek bir program bile yok maalesef). Hem kolay ve pratik hemde evdeki malzemelere göre yapak istedim ve bu ikisi ortaya çıktı. Biz her ikisinide çok sevdik. Gerçi daha öncedende yaptığım tariflerdi ama sizlerle de paylaşmak istedim. Çayın yanına da pek yakıştılar. ilk tarifim peynirli rulo poğaça:

Peynirli Rulo Poğaça:
Malzemeler:
2 yumurta (1 tanesinin sarısı üzerine sürmek için ayrılacak)
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz
Aldığı kadar un
İç malzemesi:
Arzu edilen her iç olabilir ben peynir- maydanoz ikilisini kullandım.
Tüm malzemeler karıştırılarak ele yapışmayan yumuşakça bir hamur yoğrulur. Hamur ikiye ayrılır. Yaklaşık yarım cm. kalınlığında olacak şekilde dikdörtgen şeklinde elle yayılır. İç malzemesi serilir ve rulo yapılır. Diğer parçaya da aynı işlem uygulanıp tepsiye konulur.Üzerine yumurta sarısı sürülür. 170 derece fırında kızarana kadar pişirilir. Piştikten sonra dilimlere kesilerek servis yapılır. Çok pratik olması nedeni ile eğer vakit probleminiz varsa veya aniden misafiriniz geldiyse bu poğaça kurtarıcı oluyor

Gelelim diğer tarife: Bu da Fındıklı Kurabiye. Bu kurabiyeyi de yıllardır yaparım Şaşmaz tariflerden birisidir. Tavsiye edilir. Ben biraz irice yuvarladım 25 adet oldular. Biraz daha küçük yaparsanız 35-40 adet olabilir. Ağızda dağılan bir kurabiye arıyorsanız, buyrun tarifi:
Malzemeler:
250 gr. Margarin ( oda ısısında)
2 yumurta sarısı (akları üzerine sürülecek)
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
yarım su bardağı fındık kırığı (içine)
1 buçuk su bardağı fındık kırığı (üzerine)
1 su bardağından 1 parmak eksik toz şeker
Aldığı kadar un
Yapılışı:
Margarin, yumurta ve şeker birlikte iyice karıştırır. Diğer malzemeler de eklenir. Un en son azar azar ilave edilir. Ele yapışmayacak bir hamur olduğunda yuvarlanır ve önce yumurta akına sonra bolca fındık kırığına bulanır. Yağlanmış tepsiye dizilerek önceden ısıtılmış 180 derece fırında hafif pembeleşene kadar pişirilir. (Ben bazen bu kurabiyenin içerisine üzüm de ekliyorum o da çok yakışıyor.)

sodalı börek


Merhabalar arkadaşlar. Sessizliğin ardından yine buradayım. Kaza sonrası kendimizi ancak toparlayabildik. Şimdi çok şükür daha iyiyiz. Bu zor günlerimizde yanımızda olan sevgili ailemize ve yanımızda olan tüm dostlara sonsuz minnetle teşekkürler. Bugün sodalı börek tarifi vermek istedim. Bir çok blogta da değişik tarifler bulmak mümkün. Bu börekler su böreği tadında ve çok lezzetli. Yapılışı zahmetsiz. Kaynak yine annem (kayınvalidem) :))
Malzemeler:
5 yufka
1 şişe maden suyu
4 yumurta
1 su bardağı sıvıyağ
İç malzemesi:
peynir- maydanoz
Yapılışı:
2 yufka yağlanmış tepsiye serilir. Tepsi küçükse yufkalar büzüştürülür. İç malzemesi yayılır. Diğer 2 yufka da serilir. En üste kalan yufka kapak yufkası olarak düzgünce konulur. Dilimlere kesilir. Yumurtalar, maden suyu ve sıvıyağ karıştırılır. yufkaların üzerine dökülür. Böreğin dilimlere kesildiği yerlere minicik tereyağ parçaları konulur (arzuya göre koymayabilirsiniz. Tereyağını kesiklere koyma nedeni böreğin daha iyi içine çekmesi için. Zaten miktar olarak çok az bir yağa tekamül ediyor. bence koyun). Isıtılmış 180 derece fırında pişirilir.

Monday, November 06, 2006

Üzgünüm

Bu günlerde yani yaklaşık 10 gündür oldukça üzüntülüyüm. Eşim araba ile bir kaza geçirdi. Çok şükür ona bir şey olmadı. Gelen cana gelmesin dedik. Eşimin hafif yaralı olarak o kazadan kurtulmasına yürek dolusu şükrettik. O nedenle bir süredir blogumu güncelleyemiyorum. Hepinizden özür diliyorum. Evde işler yoluna girdiği zaman tekrar burada olacağım ama bu sanırım 10 gün daha sürer. Kaza psikolojisini üzerimden atlatmak oldukça zor geliyor. Gecenin bir yarısı gelen bir telefonla kaza yerine gidişim, devrilip perişan olmuş, camları patlamış ve bankette ters duran nazlı kızımı ( arabam benim nazlı kızımdı. Zilli kızım diyordum ona. 11 temmuzda eşim bana bir araba almak istediğini söylemiş ve kendime en yakın hissettiğim arabayı almıştık.) görmüş, eşimi göremeyince ambulansla hastaneye götürüldüğünü öğrenmiş, endişeden ve korkudan deliye dönmüştüm. Ağlayarak hastaneye vardığım zaman eşimin hafif yaralı olarak kurtulduğunu görünce nasıl rahatladım anlatamam. Meğer arabanın önüne köpek atlamış, ona vurmak istemeyen eşim arabanın direksiyonunu kırınca hakimiyeti kaybedip kaza yapmış. Allah kimseye o gece yaşadığım kaygı ve korkuyu yaşatmasın. Trafik kazası gerçekten çok zormuş. Hepinize kazasız günler diliyorum.

Thursday, October 26, 2006

Bayramınız Kutlu Olsun


Biliyorum bayram bitti. Ancak ben ugün kutlamaya fırsat bulabildim. Hepinizin geçmiş te olsa mübarek bayramıonızı kutluyorum. Biz bayram tatilimizi geçirmek üzee eşimin ailesinin yanına Zonguldak'a gittik. Uzun bir yolculuktu. 19 saat sürdü. İki bebekle seyehat etmek uzun yolculukları biraz daha çetin hale getirse de, tadı çocukluğumun bayramlarını anımsatan duygu, mutluluk ve sevgi dolu bir bayram geçirmek tüm zorluklara değdi doğrusu. Eşim de ben de "ne iyi ettikte geldik" dedik. Gurbette bayramların hüznü bir başkadır. Ben yurt dışında yaşamıyorum ama hem benim aileme hem de eşimin ailesine o kadar uzaktayız ki sıklkla gidilemiyor maalesef. Keşke bayram tatili 9 gün olsaydı :)
Bayram sabahı hepbirlikte uyandık. Babam ve eşimi bayram namazına uğurladık annemle. Onların namaza gidişlerini camdan izledik ve el salladık. Birbirimize baktığımız zaman ikimizin de gözleri yaşlıydı. "Çok şükür yine beraber bir bayram geçiriyoruz" dedi annem. Sonra evi toparlayıp beyler dönünceye kadar kahvaltıyı hazırladık ve çocukları giydirdik. Kendimiz de hazırlanıp yine camda dönmelerini bekledik. Geldiklerinde el sallayarak karşıladık ve kapıdan içeri girdiklerinde bayramlaştık, kucaklaştık. "Allahım ailemizle birlikte bayram karşılamak ne kadar güzel". Keyifle geçen bir kahvaltının ardından ben bayramı böylesine içten yaşamaya başladım. Mutluluk ve minnet dolu. Teşekkür ederim anneciğim ve babacığım. Dilerim sizlerin bayramı da benimki gibi geçmiştir:)
Bayram tatlısı ikram etmek istedim bugün ve cevizli örme tatlısı yaptım sizler için (aslında doğrusu bu tarifi yapalı 20 güne yakın oldu ama kimseye söylemeyin)
malzemeler:
1 Çay bardağı sıvıyağ
1 yumurta
1 çay bardağı erimiş margarin (50 gr kadar)
1 çay bardağı süt
1 limon kabuğu rendesi (1 paket vanilya da olabilir)
1 paket kabartma tozu
aldığı kadar un
Şerbeti için:
2 su bardağı toz şeker
2 su bardağı su
çeyrek limon
Önce şerbeti kaynatılır. Ilınmaya bırakılır. daha sonra hamur tüm malzemeler katılarak yoğrulur.İri ceviz kadar parçalar alınıp merdane ile hafif oval şekil verilerek açılır. Kenarları verev olarak kesilir. Ortasına irice kıyılmış ceviz içi konulup saç örgüsü gibi katlanır. 170 dereceye ısıtılmış fırında kızarana kadar pişirilir. Fırından çıkan sıcak kurabiyelere ılık şerbet dökülür.

Monday, October 16, 2006

şekerpare

İşte Şekerpare:) lezzetli ve de bol enerjili. Aslında 4 tarifim vardı etkinlik için sakladığım. Ancak bir problem yaşıyorum ve bunu bile umarım doğru dürüst yayınlayabilirim. Bu şekerparenin yapımı hiç zor değil. Ben de epeyce önce sevgili Melda dan almıştım ama biraz değişiklik yaptım (şerbet kıvamında) sıkça yapıyorum.
Tarife gelince malzemeler:
250 gr tereyağı veya margarin
2 yumurta (1 tanesinin sarısı üzerine sürülmek üzere atrılacak)
yarım su bardağı toz şeker
yarım su bardağı irmik
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Aldığı kadar un
Şerbeti:
3 buçuk su bardağı toz şeker
3 buçuk su bardağı su
1 tatlı kaşığı limon suyu
hepsi kaynatılır ve ılınmaya bırakılır.
Yapılışı:
Bütün malzemeler ele yapışmayacak bir hamur oluncaya dek yoğrulur. Sonra cevizden biraz daha irice parçalar şeklinde kopartılıp önce yuvarlatılır sonra o yuvarlaklar hafifçe ovalleştirilir. Oval şekile gelen şekerpareler tepsiye dizilir. üzerine yumrta sarısı sürülüp bir çatalın tersi ile üzerlerine hafifçe bastırılır. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında pişirilir. Fırından çıkan sıcak kurabiyelerin üzerine ılık şerbet dökülür.

Friday, October 13, 2006

Etli Ekmek





Aman ne zor oldu bu tarifi eklemek anlatamam. Resimleri ekleyene kadar akla karayı seçtim. Sürekli aksiliklerle boğuştum ama yılmadım. Beğeneceğinizi umduğum lezzeti süper güzel olan halis mulis Bartın işi "etli ekmek". Kayınvalidemin Bartınlı olduğunu yazmıştım daha önce. O yaptı bu güzelim çörekleri. Ben yanında yamak olarak çalışmıştım. Öğrendikten sonra ben de yapar oldum. Zira ailelerimizden uzakta yaşadığımız için eşim "ana" yemeği hasreti çekmesin istedim :) Yapımının tüm aşamalarını resmetmeye çalıştım. Dilerim beğenir ve yaparsınız. Bizim buralarda "etli ekmek" yapan börekçiler var. Ama hiç birisi inanın bunlar kadar güzel olmuyor. Gönül rahatlığıyla deneyebilir ve sevdiklerinizden tam not alabilirsiniz. (not: biz yaptığımızda 8 ekmek yapmıştık yani yazdığım bu malzemelerin iki katını kullanmıştık.)
Malzemeler:
Hamuru için:(4 tane için)
2 su bardağı ılık su
1 yumurta
1 tatlı kaşığı tuz
Alabildiği kadar un
İç Malzemesi
300 gr. kıyma
2 adet kurusoğan
3 adet olgun domates
yarım çay bardağı su
tuz, karabiber
Yapılışı:
Önce içini hazırlayalım. Bunun için soğanları rendeleyip kıyma ile karıştırıyoruz. Domatesleri rendeliyoruz. tuzunu ve karabiberi katıp yarım çay bardağı suyu da ekleyerek iç harcımızı hazırlamış oluyoruz. Hamuru yoğuracağımız kabın içerisine suyu, tuzu ve yumurtayı koyup elimizle biraz karıştırıyoruz ve bu karışıma alabildiği kadar un ekleyerek elimize yapışmayan kıvamda bir hamur elde ediyoruz. Bu hamurdan 8 beze yapıyoruz (resim1). Her 2 bezeden 1 ekmek olacak. Her bir bezeyi bir pasta tabağı büyüklüğünde açıyoruz. İki bezeyi açınca bir tanesinin üzerine bir cm içte kalacak şekilde(resim 2) iç harcı yayıyoruz. Diğer bezeyi üzerine kapatıyoruz (resim 3). En son kenarlarını şekil 4 te görüldüğü gibi saç örgüsü şeklinde katlıyoruz. Bunu yapmak için de hamurun kenarına işaret parmağımızı koyup diğre elimizle ucundan tutup parmağımıza doğru kıvırıyoruz. (Eğer bu şekilde yapamazsanız sıkı sıkı bastırarak kapatın o da olur. Ben ilk yaptıklarımı o şekilde yapmıştım.) Suyu akar yoksa. Bu şekilde hazırlanan etli ekmeklerimizi teflon bir tavada pişiriyoruz. Pitikten sonra ocaktan alır almaz üzerine biraz tereyağı sürmekte fayda ve de lezzet var. Biliyorum bu tarif hem zaman alıcı hem de zor gibi görünüyor ama yapımı anlatmasından daha kolay emin olun.

Sunday, October 08, 2006

Bazen maillerime gelen hoş yazıları sizlerle paylaşıyorum. Bu yazı da benim çok hoşuma gitti. Bir okuyun bakalım siz kendinizden neler bulacaksınız? Yazıyı değiştirmeden aynen yayınlıyorum.
Süper Kadınlar
Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı. Annem, "Geç oldu," dedi, "zaten yorgunum, ben yatıyorum."
Annem kalktı, mutfağa gitti. Çerez-meyve tabaklarını çalkaladı kaldırdı. Sabaha hazır olsun diye çaydanlığı doldurdu, demliğe çay koydu. Şekerliğe baktı, dibinde az kalmış, üstüne ekledi. Kahvaltı için buzluktan ekmek çıkardı, akşam yemeği için çözülsün diye de eti aşağıya koydu. Kahvaltı masasını hazırlamak için masanın üstündekileri topladı. Telefonu şarja koydu, telefon defterini kapatıp yerine koydu. Sonra çamaşır makinesinden ıslak çamaşırları çıkarıp astı ve makineyi tekrar doldurdu.
Banyodaki çöp sepetini boşalttı. Islak bir havluyu kurusun diye duş perdesinin borusuna astı. Bir gömlek ütüledi, kopuk düğmesini dikti. Çiçekleri suladı. Esneyerek gerindi ve yatak odasının yolunu tuttu. Çalışma masasının yanından geçerken durdu, öğretmene tezkere yazdı, okul gezisi için para sayıp ayırdı, eğildi, sandalyenin altına girmiş ders kitabını aldı, masanın üstüne koydu. Kek tarifleri defterini çıkardı,arkadaşına söz verdiği tarifi bir kağıda yazdı, çantasına koydu. Bakkaldan alınacakları not etti, notu da çantasına koydu. Sonra gitti, 3'ü 1 arada temizleme losyonuyla yüzünü yıkadı,dişlerini fırçaladı. Gece kremini ve kırışık önleyici nemlendiricisini sürdü. Tırnaklarına baktı, törpüledi.
İçeriden "sen yatmaya gitmemiş mıydın" diye seslenen babama "şimdi gidiyorum" deyip köpeğin su kabını doldurdu. Kapıları pencereleri kontrol etti, holdeki lambayı yaktı. Kardeşimin odasına gitti, oğlan uyumuş, lambasını söndürdü, bilgisayarını kapattı, gömleğini astı, yerdeki kirli çorapları toplayıp sepete attı. Bana geldi, "haydi yat artık, biraz da yarın çalışırsın," dedi. Kendi odasına gitti, saati kurdu, ertesi gün giyeceklerini hazırladı. 6 maddelik acil işler listesine 3 madde daha ekledi. Kendi kendine iyi geceler diledi, hayallerinin gerçekleştiğini gözünün önüne getirdi. İşte o sırada babam televizyonu kapattı, ortaya öylece bir "ben yatıyorum" dedi ve gitti yattı. Sizce bu işte bir gariplik yok mu? Kadınların neden daha uzun yaşadığını merak etmiyor musunuz?
ÇÜNKÜ BİZİM YAPIMIZ UZUN ÇEKİŞLİ (ve işimizi bitirmeden öyle çabuk çabuk ölemeyiz)!

Thursday, October 05, 2006

Tavuklu Börek

Sahur yemeklerinin vazgeçilmezi pek çoğumuz için böreklerdir. Sürekli olarak kıymalı, peynirli, patatesli "standart iç kullanmaktan bıktım" diyorsanız işte bir alternatif: Tavuklu börek. Aslında sadece sahurda değil her zaman yapılabilir tabiki:) Hem doyurucu, hem de oruç dolayısı ile dengeli beslenmeye dikkat etmek adına, protein ihtiyacına cevap verebilecek cisten bir börek. Lezzeti de çok güzel. Tarifine gelince:
Malzemeler:
4 adet yufka
Arasına sürmek için:
yarım su bardağı sıvıyağ
yarım su bardağı su
İçine:
1 tavuk butu ve 1 tavuk göğsü
2 adet orta büyüklükte kuru soğan
2 adet sivri biber
2-3 yemek kaşığı sıvıyağ
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı pul biber
yarım çay kaşığı köri
Yapılışı:
Önce iç harcımızı hazırlıyoruz. Bunun için önce tavuk etlerimizi bir güzel haşlıyoruz. Ben 2 dal da defne yaprağı atıyorum içine. Sonra tavukları suyundan alıp süzdürerek soğutup didikliyoruz. Küçük parçalara ayrılmış oluyor böylece. Kurusoğanları doğrayıp sıvıyağda biraz çeviriyor üzerine doğradığımız biberleri atıp hafifçe öldürüyoruz (buradaki öldürme tamamen sebzelere yönelik bir mutfak hareketidir zinhar yanlış anlaşılmasın). Didiklenmiş tavuk etlerini katıp üzerine baharatları ve tuzunu ekliyoruz. Köriyi özellikle denemenizi tavsiye ediyorum. Bence tavuk etine yakışıyor. Yufkaların üzerine sürülmek üzere yarım su bardağı sıvıyağ ve aynı miktardaki suyu karıştırıyoruz. Daha sonra 4 yufkamızdan ilkini tezgaha seriyoruz. Üzerine sıvıyağ+su karışımından 4-5 kaşık gezdiriyoruz. İkinci yufkayı bu yufkanın üzerine seriyoruz. Yine 4-5 kaşık yağ+ su gezdiriyoruz. Yufkaları önce ortalarından 4 e bölüyoruz. Sonra bu dört parçadan her birisini de 3 e bölüyoruz. Böylece üçgen şeklinde 12 adet yufka parçası olacak. Geniş köşesine iç harcı koyup sigara böreği yapar gibi katlıyoruz. Diğer iki yufkaya da aynı işlemi tekrarlıyoruz. Üzerine yumurta sarısı sürüp susam veya çörekotu serpiştirerek170 derece fırında pişiriyoruz.

Saturday, September 30, 2006

Revani


Bu akşam coştum. Sen yazma yazma sonunda bir akşamda iki tarif yaz:) Revani ramazan ayının vazgeçilmez tatlılarından birisi. Yapımı çok kolay. Kısa sürede yapılması da tatlı krizi geçiriyor olma gibi bir durum varsa cazipliğini artıran bir diğer etmen :) Ben bu revaniyi bugün yaptım. Hatta şu anda bu yazıyı yazarken çayımla birlikte yiyorum. Pek çok revani tarifi var. Bu tarifi değişik kılan içerisnde yoğurt olmayışı ve içerisine bol hindistan cevizi konması. Tarifi komşumdan aldım. Çok methetmişti. Bir deneyelim dedim. Pişman da olmadım. Lezzeti kıvamı yerinde.Ben revaniyi çok kalın sevmiyorum. O nedenle fırın tepsimin içinde pişirdim. Siz kendi beğeninize göre ayarlama yapabilirsiniz.
Malzemeler:
3 adet yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı irmik
1 su bardağı hindistan cevizi
1 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
şerbeti için:
3 su bardağı şeker
2,5 su bardağı su
1\4 limon
Üzerine:
hindistan cevizi veya ceviz& fındık kırıkları hatta dondurma :)
Yapılışı:
Yumurtalar ile şekeri iyice çırpalım. Eğer revaninizin yumurta kokmasını istemiyorsanız iyice çırpılması çok önemli. Daha sonra diğer malzemeleri katalım ve yağlanmış fırın tepsisine dökelim. Biraz katı bir kıvamı oluyor. İsterseniz 15*25 cm civarlarında bir tepsiye dökerseniz daha kalın bir revani yapabilirsiniz. 170 dercede ısıtılmış fırında pişirip önceden hazırlanıp ılıtılmış şerbeti gezdiriyoruz. Şerbetin ve revaninin her ikisi de ılık olmalı. Şerbeti dökmeden önce dilimlere keserseniz şerbeti daha kolay çekiyor. Afiyet olsun

Tembelim tembel



Ah yine bir dönem burada olamadım. Aslında tembellikten değil vakitsizlikten kaynaklandı buralarda olamayışım. Bebeklerim daha küçükken daha fazla zaman bulabiliyordum. Oysa şimdi gerçekten az olan zamanım hiç'e indi. Uyumuyorlar. Uykularını düzene sokamıyorum. galiba bütün gün beni göremedikleri için geceyi mümkün olan en uzun şekilde değerlendirmek istiyorlar. Sürekli onlarla ilgilenmemi ve oynamamı bekliyorlar. Bazen düşünüyorum da çeyreklik bir hayat sürüyorum. Her şey yarım bile değil çeyrek yaşanıyor hayatımda. Çeyrek anne, çeyrek iş kadını, çeyrek ev kadını ve çeyrek eş. Hiç bir şeyim tam değil anlayacağınız. Bu kronik sorun belkide tüm çalışan kadınların yaşadığı bir durum. Bu arada, arada kaynayan kişisel hobilerimi hiç saymıyorum bile. Neyse çok iç kararttım galiba hatta işin ucu azıcık kaçıp ajitasyona bile kaçmış olabilir :) Ama yine de itiraf etmeliyim ki bebekleime her baktığımda ve onlarla her oynayışımda yaradanıma milyonlarca kez şükrediyorum. İçim tarif edilemez duygularla kaynıyor. O zaman ne yorgunluk kalıyor ne de sıkıntı.
Ben de güzel bir tarif yazayım o zaman. Bu kurabiye ıslak kurabiye. İftardan sonra çayın yanına çok iyi gidiyor. Hem sanki şıralı bir tatlı havası da var. Tavsiye ediyorum. Uzun zamandan beri yaparım. Bu kurabiyeyi yiyen herkes tarifini istiyor :) Benden söylemesi.

Islak kurabiye
Malzemeler
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
3 yemek kaşığı kakao
3\4 su bardağı sıvıyağ
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Aldığı kadar un
Ayrıca şırası için:
1 su bardağı toz şeker
1 buçuk su bardağı su
Yapılışı:
Ön hazırlık olarak şerbetini hazırlıyoruz. Şeker ve suyu bir kaba koyup ateşe koyuyoruz. Şeker eriyince kaynamasını beklemeden ocaktan alıp soğumaya bırakıyoruz.
kurabiye için 3 yumurta ve toz şekeri bir çırpma teli yada çatalla biraz çırpıyoruz (miksere gerek yok az çırpılıyor çünkü). Diğer malzemeleri de koyup aldığı kadar un ekleyerek elimizle yumuşak bir hamur yapıyoruz. Yoğun kakao nedeni ile oldukça koyu renkli bir hamurumuz olacak. Hamur ele yapışmayacak kıvama gelince un eklemeyi bırakıp ceviz kadar parçalar kopararak yuvarlayıp, yağlanmış fırın tepsisine dizip, önceden ısıtılmış 170 derece fırında pişiriyoruz. Ben bu kurabiyelerin de pişip pişmediğini kürdan batırarak anlıyorum. Yaklaşık 15-20 dakika içerisinde pişiyorlar zaten. Rengi koyu olduğu için yandığı hemen belli olmuyor fırının yakınında bulunmak faydalı olabilir. Daha sonra fırından çıkan sıcak kurabiyeleri hemen ılınmış olan şerbete atıyoruz ve 1-2 saniye bekleyip hemen geri alıyoruz. Üzerine bolca hindistan cevizi ekliyoruz. Browni kıvamunda oluyorlar. Hatta bir arkadaşım geçenlerde bu kurabiyeyi kakao kullanmadan aynı tarifle yapmış, şerbette azıcık daha fazla bekletmiş kemalpaşa tatlısı gibi olmuştu. Fikir olur belki diye yazıyorum. Hepinize hayırlı ramazanlar. Bereketli sofralar.

Tuesday, August 29, 2006

Patates Kayığı


Uzun bir ayrılığın ardından nihayet yeniden burada olmak güzel. Gecikmiş yazılarım için özür diliyorum. Aslında niyetim tatilimi değerlendiriken yaptıklarımı daha rahat ortamlarda sunmak ve paylaşmaktı ama evdeki hesap yine çarşıya uymadı. İznim bitip işe başlayalı 2 hafta oldu bile. Oysaki daha yapmak istediğim ne çok şey, gitmek istediğim ne kadar yer vardı. İnşallah seneye artık. Ya da fırsat bulunabilirse kaçılacak haftasonu kaçamaklarına :) Benim için yaz çok koşuşturmacalı ama bir o kadar da güzel geçti. Eşimin ailesi Zongulaktan geldiler. Onlarla birlikte civarın bütün her herini dolaştık desem yalan olmayacak. EEE Karadenizde yaşıyorsanız doğanın güzelliğini anlatmaya gerek yok sanırım. Ben de 4 yıldır burada yaşıyor olmama rağmen henüz gitmediğim pek çok yeri görme şansı buldum. Dedim ya verimli ve güzel geçti günler. Kayınvalidemden pek çok yeni tarifler aldım en kısa zamanda yapacağım. Kendisi Bartın'lı ve Bartının yemek ve hamur işleri de enfes. Artık elimden geldiğince ve dilim döndüğünce anlatmaya çalışarak paylaşmaya çalışacağım.
Bu sıcaklarla başımız oldukça dertte. İnsanın canı ne yemek yapmak ne de yemek istiyor. Ben Ye etkinliği için hazırladığım ama zaman bulamayıp katılamadığım salata tariflerini eklemek istiyorum öncelikle.

Yukarıdaki resimdeki benim uydurduğum bir salata. Patates kayığı: Malzemeler oldukça basit. Tabakta sunumu da güzel. 4 adet orta büyüklükteki patatesi haşlıyor ve rendeliyoruz. 1 adet limonun suyunu, 3 diş ezilmiş sarımsağı, 2 yemek kaşığı sızma zeytinyağını, 1 er çay kaşığı tuz, karabiber, kimyonu ekleyip yoğuruyoruz. Hamur gibi oluyor. Bu patates hamurundan portakal iriliğinde bir parça alıp kayık şekline getirip ortasını açıyoruz. Ben ortasına 1 adet rende havuca 7-8 adet kornişon turşusunu doğradım. 1 çay bardağı kadar haşlanmış mısır ilave edip 2 yemek kaşığı kadar mayonezle karıştırıp ortalarına doldurdum. 4 adet patatesten 3 adet kayığım oldu ama büyükçe oldular. Daha küçük yapılabilir. Eşim çok sevdi. Deneseniz beğeneceğinizi sanıyorum. Daha bir kaç salata tarifim daha var. Bugünkü yazım uzun oldu. Onları yarın eklemeyi düşünüyorum.

Monday, July 24, 2006

Taze Fasulye

Sebze yemekleri; özellikle de zeytinyağlı olanlar mutfağımın kesinlikle vazgeçilmezi. Yaz gelince taze fasülye bu alanda bir numara olur her zaman. Ana yemek ne olursa olsun pek çoğunuz gibi bir de zeytinyağlı bulundururum masamda.Eminim ki sizlerin yaptığı fasülyeler de çok lezzetli oluyorlardır. Hatta aynı şekilde yapıyor ve "canım bunun da tarifi yazılır mı" diyorsanız cevabım: "vallahi arkadaşlarım çok ısrar ettiler sitene de ilave et diye, onları kıramadım şeklinde olur." :) Şaka bir yana pek çok yeni evli arkadaşım herkesçe bilindiğini düşünerek siteme koymadığım yemekleri de eklemem konusunda ısrar ediyorlar. Eğer siz de
tarifi okuyunca eğer anlattığım şekilde yapmıyor olduğunuzu farkederseniz, bir de bu şekilde deneyin derim. İnanın pişman olmayacaksınız.
Malzemeler:
1 kilo taze fasulye (tercihen ayşe kadın veya boncuk)
4 adet orta boy kurusoğan
4 adet domates
1 çay bardağı zeytinyağı (ayçiçek veya mısırözü yağı da olabilir)
1 çay kaşığı tuz
1 adet kesme şeker
Yapılışı:
Fasulyeler ön hazırlık olarak yıkanıp ayıklanır ve ortadan bölünür. Soğanlar bir kabın içerisine yemeklik olarak doğranır. Soğanların üzerine kabukları soyulmuş domatesler de doğranarak ilave edilir. Yemeği pişireceğiniz tencerenin içerisine fasülyenin üçte biri konulur, üzerine soğan-domates karışımının üçte biri yayılır. Üzerine fasülye, soğan-domates sırası ile dizilir. Fasülyeler ve soğanlar bu şekilde bitene kadar sıralanır. En üste 1 çay bardağı zeytinyağı (tercihen sızma) gezdirilir. Tuzu ve 1 adet kesme şekeri (arzu etmezseniz şekeri koymayabilirsiniz.) ilave edilir. Tencerenin kapağı kapatılarak kısık ateşte pişirilir. Bu tarifte soğan çok bol. Lezzetini de çok bol soğan veriyor zaten. Ayrıca salça da yer almıyor. Son olarak ben hiç su koymadan pişiriyorum. Eğer siz de pişiriseniz önce hiç su koymayın. Pişerken çok gerekli hissederseniz 1 çay bardağı kadar sıcak su ilave edebilirsiniz. Ama sanırım gerekmeyecektir. Ben bunca yıldır pek gerek görmedim. Hepinize afiyet olsun

Monday, July 17, 2006

Sütlü Nefise


Ye etkinliğinin 12. si için yaptığım tatlı bu. Etkinliğin evsahibesi Özlem'e tüm emekleri ve yorgunluğu için teşekkürler ediyorum. Diğer bloglardan arkadaşlar da eminim ki enfes tarifler yapacaklar. hepsine göz atmak için sabırsızlanıyorum. hepinizin ellerine sağlık arkadaşlar. Bu sütlü tatlının adını ben uydurdum. Çünkü gerçekten de nefis oluyor. İsterseniz dondurma gibi yiyebilirsiniz, isterseniz muhallebi kıvamında bir tatlı olarak tüketebilirsiniz. Bizim evdeki tercih dondurma niyetine oluyor genelde. Özellikle televizyondaki dondurma imalathanelerinin durumunu gördükten sonra dışarıdan dondurma almamaya başaladığımdan beri daha sıklıkla yapar oldum.Tarifin kaynağı yok. Yıllar önceden tuttuğum yemek defterimin eski sayfalarından birisinde yazıyor. Ben çocuklar için yaz aylarında yapıyorum. Tarifine gelince:
Malzemeler:
1 litre süt
4 yemek kaşığı dolu dolu nişasta (ben mısır nişastası kullandım)
2 yemek kaşığı un
1 paket vanilya
5 yemek kaşığı toz şeker
Ayrıca
2 poşet toz kremşanti
1 paket Etinin kakaolu bisküvisi (linkte en altta olan)
Yapılışı:
Süt, toz şeker, vanilya, nişasta, un hepsi birlikte bir tencereye konularak orta hararetli ateşte pişirilir. Kaynadıktan sonra 4-5 dakika kadar daha ateşte tutularak alınır. Ilımaya bırakılır. Ilıdıktan sonra içerisine 2 poşet kremşanti toz halde dökülür ve mikser yardımı ile iyice çırpılarak yedirilir. Eti kakaolu bisküvi rondodan geçirilerek un haline getirilir. Borcamın dibine bu kakaolu bisküvi unu serilir.Üzerine muhallebi boşaltılır. En üste de yine bisküvi unu dökülür. Buzlukta 3-4 saat donduktan sonra servis yapılır. Eğer muhallebi kıvamında yemek isterseniz, 2 saat kadar yeterli olacaktır. Önceleri kıvamı biraz cıvık gelebilir ama dolapta durdukça katılaşacak. Afiyet olsun.

Saturday, July 15, 2006

Pizza


Yaz tatili nedeni ile çocukların sevdikleri yiyeceklere tam gaz devam... Görümcemin oğlu Kamuran yaz tatilini geçirmek için İstanbuldan geldi. Görümcemi buna ikna etmemiz biraz zaman aldı ama sonunda gerek Kamuran'ın isteği gerekse bizim ısrarımızı kıramadı ve yolladı. Büyük oğlum Mert ile aynı yaştalar. Afacanlar öylesine tatlılar ve iyi anlaşıyorlar ki onlar için birşeyler hazırlamak benim için de oldukça keyifli oluyor. İyi ki geldin Kamuran:) Bu arada evdeki erkek sayısı 5 e yükseldiği için (eşim de dahil) işlerim biraz yoğunlaştı. Ama olsun. iki gün önce kumpir çekti canları. Hemen yapıverdim. Tarifini daha önce yazmıştım. Buradan ulaşabilirsiniz. Dün de canları bir anda pizza isteyiverdi. Pizzalar fırında pişerlerken fırının önünden ayrılmadılar. O hallarini de görmenizi isterdim. Abilerine Efe de katılınca ve onlar ne yaparlarsa aynen taklit etmeye çalıştıkça çok komik enstantaneler ortaya çıkıyor. Neyse lafı fazla uzattık sanırım işte pizzamın tarifi.
Malzemeler:
1 su bardağı ılık su
3 su bardağı un
1 paket instant maya
1 çay kaşığı tuz
2 tatlı kaşığı toz şeker
yarım çay bardağı sıvıyağ
Yapılışı:
Bütün malzemeler karıştırılarak yumuşak bir hamur yapılır. Tepsiye (benim midi fırının dikdörtgen tepsisine dizdim) hamur yayılır. üzerine 1 yemek kaşığı salça ile yarım çay bardağı su sulandırılıp içerisine 1 tatlı kaşığı kekik serpilip hamurun üzerine sürülür. üzerine artık arzunuza göre malzemelerle süsleyebilirsiniz. Ben beyaz peynir, sucuk, mantar, domates, yeşil biber, mısır dizdim. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında pişirilir.

Monday, July 10, 2006

Tantuni ve Yaşpasta

Ne zamandır evde tantuni yapmayı istiyor ama pek cesaret edemiyordum. Çünkü eğer bir yemeği çok seviyorsanız evde yaptığınız zaman sevdiğiniz lezzeti alamamanız mümkün. Ama ben bu tantuni ile öyle güzel bir lezzet yakaladım ki artık dışarıda yemeye son. Sevgili Mutfak meleğinin sitesinde görüp "yapsam mı acaba" diye biraz tereddüt ile yaptım. Tarifini yazmayacağım. Ev sahibesi Mutfak Meleği zaten çok güzel anlatmış. kendisine çok teşekkür ediyorum. Tek yapmanız gereken bu linki tıklamak. Yanına çırpacağınız bir ayran ile yemeğiniz bir şölene dönüşecek emin olun. Afiyet olsun :)

Yaş Pasta



Çocukların en sevdikleri yiyecek pastadır sanırım. Hele de biraz süslü görünüyorsa parmaklar eşliğinde derhal biter. Bizim evde de durum aynı. EE izne ayrıldık artık ve yaz tatilide işin içine girince tatlı yapma işine biraz daha ağırlık vermek şart oldu. İşte dün çocuklara yaptığım yaşpasta. Bu pasta küçük görünüyor diyebilirsiniz. Birer kişilik porsiyonlar halinde yaptım. Hepimizin yaptığı bir tarifi biraz daha değiştirerek yaptım açıkçası. Nasıl mı yaptım? Aynen şöyle :)

Keki için:
4 yumurta
4 kahve fincanı toz şeker
4 kahve fincanı un (elenmiş)
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Ara kremasına:
1 poşet dr. Oetker Dolgu kreması
3 çay bardağı süt
Üstü için:
2 poşet kremşanti
1 su bardağı soğuk süt
Arasına:
Muz, çilek, kivi
Yapılışı:
Kek malzemelerini iyice çırptım ve 180 dereceye ısıttığım fırında hafif pembeleşene kadar pişirdim. Keki daha sonra enine ve boyuna 4’e böldüm. Kekin üzerini nescafeli süt ile ıslattım. Dolgu kremasını süt ile çırparak ilk katlara sürdüm. Anladığınız üzere her bir pasta için iki kat yaptım. Dolgu kremasının üzerine meyvaları dizip diğer kek dilimini yerleştirdim. Tüm kek parçaları için aynı işlemi yaptıktan sonra kremşantiyi hazırlayıp üzerlerine sürdüm. Kremşantiden 2-3 yemek kaşığı kadar bir parça ayırıp onun içerisine birkaç toz zerresi kadar kırmızı gıda boyası ekleyip krema şırıngası ile süsledim.

Saturday, July 08, 2006

Sürpriz Kek


bu kekin görünümüne bakarak çikolata soslu normal bir kek sanabilirsiniz ama değil. İçinden güzel bir sürpriz karşılıyor sizi. Dilimli halini çekmek kısmet olmadı çünkü hemen bitiverdi :) değişik bir kek anlayacağınız. Tarifine geçiyorum hemen. Değişiklik seviyor ve konuklarınızı veya çocuklarınızı şaşırtmak istiyorsanız haydi mutfağa :) 4 adet pasta canavarı başımda "hadi resmi çek hemen yiyelim" diye feryat ettikleri için resim çok albenili olmadı.
Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
yarım su bardağı sıvıyağ
yarım su bardağı süt
1paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2 su bardağı un.
Kekin iç Dolgusuna:
1 poşet kremşanti
1 su bardağı süt
yarım su bardağı ceviz veya fındık içi
1 tatlı kaşığı tarçın
1 adet ezilmiş muz
Üzeri için:
çikolata sosu ( ben hazır olandan kullandım)
Yapılışı:
Yumurta ve şeker birlikte köpürünceye kadar çırpılır. Yağ, süt ilave edilir. Un ve kabarma tozu karıştırılıp elenir. Çırpılmış olan diğer malzemeye tahta kaşıkla karıştırılarak yedirilir. Çok yayvan olmayan ortası delikli bir kek kalıbı yağlanır ve kek dökülür. 175 derecede önceden ısıtılmış fırına sürülür. Pişince alınıp soğuması beklenir. Pişme süresi fırından fırına değişebildiği için zaman vernedim. Kürdan testi işe yarıyor. Soğuyan kek kalıptan çıkartılır. (Kalıpta pişerken üst tarafa denk gelen kısmı aşağıda kalacak.)Kekin üstünden 1 parmak kalınlığında kat kesilir. Pandispanyayı ikiye kesmek gibi. Ama bunun ortası delik ve kapak üstten alınıyor. Bu kısmı dikkatlice yana koyuyoruz. Kırmamak önemli. Ortası delik olduğu için hassas olabilir. Kekin iç kısmı bir tatlı kaşığı yardımı ile oyulur. Kekin dış kabuğu kalacak. Sanki kekten bir kalıpmış gibi kalıyor. Çıkartılan kek içi robottan geçirilerek un gibi yapılır. Diğer tarafta bir kap içerisinde 1 su bardağı süt ile kremşanti çırpılır ve içerisine çekilmiş ceviz veya fındık, ezilmiş muz, ve tarçın katılarak karıştırılır. Bu karışıma un haline getirilmiş kek parçaları ilave edilip karıştırılır. Oyulmuş olan kekin içerisine bu karışım doldurulur. Biraz önce kenara koyduğumuz kekin kapağı dikkatlice üzerine kapatılıt. (eski yerine) Üzerine çikolata sosu gezdirilir. Biliyorum anlatması biraz karışıkmış gibi oldu ama gerçekten öyle değil. Kolayca yapılıyor.

Tuesday, July 04, 2006

Peynirli Kabak


İşte en sevdiğim kabak yemeği. Kabağı çok severim. Her şekilde tüketebilirim. Ama bu şekliyle hem çok şık bir sunuma sahip, hem de lezzeti süper. hafif bir yaz yemeği. tarifini geçen yıl bir blogtan almıştım ama nereden aldığımı not etmemişim. Epeyce arama yaptım ama kaynağı bulamadım. özellikle misafiriniz gelecekse beğeneceklerinden emin olabilirsiniz. Benim ikram ettiğim herkes mutlaka tarifini almak istedi.
Malzemeler:
4 adet kabak
2 dal taze soğan
100 gr. beyaz peynir
1 adet domates
Bir tutam maydanoz, bir tutam dereotu
tuz, karabiber, bir tutam fesleğen,
3 yemek kaşığı sıvıyağ
Sos için:
3 adet rendelenmiş domates
2 diş sarımsak
Yapılışı:
Orta boy kabaklar temizlenip her kabağı 3 parmak boyunda olacak şekilde kesiyoruz ve dolma yapacakmış gibi içini bir oyacak ya da çay kaşığı yardımı ile oyuyoruz. Kaynayan tuzlu suya atıp 10 dakika kaynar suda haşlıyoruz. Haşlanan kabakları bir fırın kabına alıyoruz. Diğer tarafta kabuğu soyularak küp küp doğradığımız domatesi, ezdiğimiz peyniri, doğradığımız maydanoz ve dereotu ve taze soğanı, fesleğeni, karabiber ve sıvıyağı katıp karıştırıyoruz. Bu karışımı haşlanmış olan kabakların içerisine doldurup üzerlerine arzuya göre kaşar peyniri rendesi koyup 180 derece fırında 15 dakika kadar pişiriyoruz. Pişen kabakları sosun üzerine koyarak servis yapıyoruz. Sosu hazırlamak için : rendelenmiş domatesleri ve sarımsakları koyup kaynatıyoruz. Tuz ve karabiber ekleyerek hazır hale getiriyoruz. Afiyet olsun

Monday, July 03, 2006

Sebze Şöleni

Zeytinyağlı yemeklerden değişik tarifler denemeyi seviyorum. Yakın zamanda bir arkadaşımda yiyerek tarifini aldığım, deneyip sevdiğim bir yemek oldu bu. oldukça hafif ve serinletici bir yemek. lafı uzatmadan tarife geçiyorum.
Malzemeler:
2 adet patlıcan
2 adet kabak
1 adet havuç
250-300 gr kadar taze fasulye
2 adet domates
5 diş sarımsak
yarım kahve fincanı (Türk kahvesi) sirke
3\4 çay bardağı sıvıyağ
1\2 çay bardağı ılık su
tuz, karabiber
Yapılışı:
Bütün sebzeler jülyen şekilde doğranır. (jülyen doğrama tekniğini nasıl anlatacağımı bilemediğim için yaklaşık parmak eninde şeritler kesip onu da verev doğrayın diyebilirim sadece :) Ama işin bir uzmanı tam şeklini anlatırsa çok sevinirim.) Bir tencere içerisine sırası ile fasülyeleri, havuçları, patlıcanı, kabağı, domates yerleştirilir. Ayrı bir kap içerisinde: dövülmüş sarımsaklar,sirke, sıvıyağ, tuz ve karabiber karıştırılıp sebzelerin üzerine gezdirilir. Yarım çay bardağı ılık su tencerenin kenarından dökülür. Tencerenin kapağı kapatılarak kısık ateşte pişmeye bırakılır.
Not: Sirkenin kokusunun belli olacağından endişe edebilirsiniz. Ben de etmiştim ama öyle hissedilen bir koku olmuyor. Hatta ben yaptığımda tadanlar içinde sirke olduğunu hiç anlayamadılar.

Thursday, June 29, 2006

Makarna salatası ve buğday salatası

Makarna salatasını çok seviyorum. Makarnayı tüketmenin en sevdiğim şekli bence salata olanı. İstenilen her alternatifle yapılabiliyor ve her seferinde hangi malzeme ile denerseniz deneyin güzel tatlar yakalayabiliyorsunuz. Benim evdeki malzemelere göre seçeneklerim değişiyor :) Bu tarifle yaptığım zaman hem hafif hem de az malzeme ile yapabiliyorum. Biz bu şekliyle seviyoruz.
Yapılışı:
1 paket makarna ( istediğiniz şekilde makarna olabilir)
5 adet salatalık
5 adet sivribiber
2 su bardağı yoğurt
2 diş sarımsak
1 yemek kaşığı mayonez
Yapılışı:
Makarnayı haşlıyoruz. Ben az su ile haşlıyorum böylece suyunu süzdürmek gerekliliği olmuyor ve besin değeri kaybı olmuyor. Üzerine küçük doğranmış salatalık ve sivriberleri doğruyoruz ve sarımsaklı yoğurtla karıştırıyoruz. İçerisinde hiç yağ olmadığı için ben 1 yemek kaşığı kadar mayonez de ekliyorum ve hepsini karıştşrıp servis yapıyoruz. Çok hafif bir yaz salatası oluyor. Ayrıca sivribiber C vitamini açısından oldukça zengin bir sebze olduğu için çocuklara bu şekliyle yedirmek kolay oluyor. Tabi biberlerin tatlı olması gerekli. Hepinize afiyet olsun.
Yaz geldi iyiden iyiye. Artık yemeklerde canımız sıcak yemekler yemeyi pek istemiyor. Ben de salatalara ağırlık vermeye başladım. Bir de arkadaşım Emine salata tariflerine biraz ağırlık vermemi istedi. Eğer okuyorsan Emine'ciğim bu tarifler özellikle senin için :)
İlk salata tarifim buğday salatası. Ne zamandır deneyeyim diyor ama üşengeçlik belasına erteliyordum. dün hadi dedim yapayım. Bence oldukça lezzetliydi. Beğenerek yedik. Tarifini biraz uyduruk yaptım. Ama içeiğinin yakıştığı kanaatindeyim. İşte malzemeler:
2 su bardağı buğday (aşurelik olarakta satılıyor)
7-8 dal taze soğan1 demet maydanoz
1 su bardağı haşlanmış konserve mısır
2 adet domates
2 adet salatalık
tuz, karabiber, kırmızı biber
1 tatlı kaşığı kimyon
1 adet limonun suyu
1 çay bardağı zeytinyağı
Yapılışı:
Buğdaylar akşamdan ıslatılır veya düdüklü tencerede yapacaksanız üzerini geçecek kadar su eklenip pişirilir. Ben Tefal klipso düdüklüde sadece 10 dakika daha önceden ıslatmadan pişirdim
çok güzel pişti. Sonra fazla suyunu süzdürüp bir kaba alıyoruz veincec,ik doğranmış taze soğanları, maydanozları, mısırları ve diğer tüm malzemeleri karıştırıp afiyetle yiyoruz.

Sunday, June 25, 2006

Patatesli Kır Pidesi


Bugün pazar olduğu için belki öğleden sonra çayın yanına yapmak istersiniz. Yapımı çok zaman almıyor. Geçenlerde Yeşil Elma programında görmüştüm yapılışını. Ben kendime göre yaptım. Çok lezzetli oldu. Hele de sıcakken yanında bir bardak çayla iyi anlaştılar :) İçi için programda patatsli iç kullanılmıştı. Ben öyle yaptım ama siz arzunuza göre peynirli, kıymalı, sucuklu vs her şekilde deneyebilirsiniz. eminim öyle de çok güzel olacaklardır.
Malzemeler:
Hamuru için:
4 su bardağı un (ben 3 bardak beyaz un, 1 bardak kepekli un kullandım)
2 yemek kaşığı yoğurt
1 su bardağı ılık süt
yarım su bardağı sıvıyağ
20 gr. yaşmaya veya yarım paket instant maya
1 tatlı kaşığı tuz
İçine:
4 adet patates
2 adet orta boy soğan
2 adet sivri biber
3 yemek kaşığı sıvıyağ
Yapılışı:
Ön hazırlık olarak içini hazırlamak gerekiyor. Bunun için haşladığımız ve soyduğumuz patatesleri, ince doğranıp 3 kaşık yağda sotelenmiş kurusoğan ve biberlerle karıştırıp biraz tuz ve karabiber ilave ediyoruz. Arzunuza göre eğer isterseniz kırmızı biber de katabilirsiniz. Ocakta hepsini bir iki dakika beraber kavurup ocağı kapatıyoruz ve içi soğumaya bırakıyoruz.
hamur malzemelerinin hepsini karıştırarak yumuşak bir hamur yapıyoruz. Eğer süt az gelirse yarım bardak kadar daha su ekleyebiliriz. her unun su tutuşu farklı oluyor çünkü. Hamuru dinlendirmeden bezelere ayırıyoruz. Ben portakal kadar bezeler yaptım 7 adet beze oldu. Sonra unladığımız tezgah üzerinde oval şekilde olacak şekilde açıyoruz ve hamurun tam ortasına şerit şeklinde iç malzemeyi koyuyoruz. Kenarlarını ortaya doğru kıvırıp uçlarını büküyoruz ve fırın tepsisine diziyoruz. Üzerine hiç bir şey sürmeden 200 derece fırına sürüyoruz. üzeri kızarınca fırından çıkarıp azıcık tereyağ\margarin ile yağlayarak afiyetle yiyoruz. Hepinize güzel, ailenizle birlikte mutlu geçirilmiş bir tatil günü diliyorum. (Yarın pazartesi ya sendromum şimdiden başladı. Yapılacak yığınla iş beni bekliyor :( )

Wednesday, June 21, 2006

Kağıt Kebabı

Kağıt kebabını pek severim. Aslında öyle ete düşkünlüğüm olduğu söylenemez. Severek yediğim ender et yemeklerinden bir tanesidir bu kebap. Geçen hafta yapmıştım ancak yayınlayabiliyorum. Balıklı tariflerden sonra nasıl gider bilemiyorum ama paylaşayım istedim. Bu tarif yapımı biraz zaman alan bir yemek. Pek çok sitede de benzer tariflere rastlamak mümkün. Ben kendi üslubumca yaptığım şekilde yazayım.
Malzemeler:
500 gr kuşbaşı et
20 adet arpacık soğan
2 adet sivri biber
2 adet domates
1 adet patates
1 adet havuç
1 yemek kaşığı salça
5 diş sarımsak ayıklanmış ama bütün halde(doğranmadan veya rendelenmeden)
1 er çay kaşığı tuz, karabiber, kırmızı biber
1 tatlı kaşığı kekik
bir tutam biberiye
2 yemek kaşığı zeytinyağı
Yapılışı:
2 kaşık zeytinyağı bir tencereye alınır. Üzerine yıkanmış olan iri kuşbaşı etler konulur. Ocağın ısısı önce bir iki dakika yüksek ayarda sonra en kısık ısıda olacak şekilde etler sularını bırakıp iyice çekinceye kadar kavrulur. Ardından ayıklanmış arpacık soğanları ilave edilir ve yaklaşık 5 dakika kadar kavrulmaları sağlanır. İri doğranmış sivri biberler katılır. Onlar kavrulmaya devam ederken iri küp şeklinde doğranmış patates ve havuçlar ilave edilir. Kabukları soyulup doğranmış domatesler, sarımsaklar, tuz ve baharatlar ilave edilip bunların üzerine gelecek kadar sıcak su eklenip etler iyice yumuşayıncaya kadar pişirilir. Yağlı kağıtlar yaklaşık 20 cm eninde ve kağıdın kendi boyu esas alınacak şekilde parçalarqa bölünür. (benim yaptığımda 5 dolu dolu porsiyon çıktı) kağıdın ortasına kebap, suyu biraz süzdürülecek şekilde alınarak konulur. Kenarlarından katlanır ve iki karşılıklı köşesi bükülür. Bir fırın kabına dizilirler. Üzerlerine eğer yemeğin suyu kalmışsa dökülür. Eğer su kalmamışsa 1 su bardağı sıcak su kağıtların aralarından fırın kabına konulup 200 derece fırında 20-25 dakika kadar pişirilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta sebzelerin tencerede iken çok pişmemeleri. Çünkü sonra bir de fırına girince çok dağılıyorlar. Denerseniz afiyet olsun.

Sunday, June 18, 2006

YE-11 BALIK: GONDOLDA LEVREK


11. ne ulaşılan Ye etkinliğinde evsahibimiz Bazen bugün epeyce yorulacak gibi görünüyor. Kendisine çok teşekkürlerimi yolluyorum. İlk etkinlikten itibaren büyük bir beğeni ve merakla takip ederek mutfak kültürümü ve bakışımı geliştirme gayreti içindeyim. İlk defa etkinliğe katılabiliyorum ve burada olmaktan çok memnunum. Kimbilir bu etkinlikte marifetli arkadaşlarımız ne harika tariflerle burada olacaklar. Herkesin şimdiden ellerine sağlık diyorum. Ben iki tarif eklemek istedim. Dilerim beğenilir. İlk tarifim Gondolda Levrek. Yapımı zahmetsiz ama lezzeti süpppper. Tarif defterinden Ziyacenk in tarifini okumuş ve not etmiştim. Sunumu konusunda biraz değişiklikl yaptım ve adını da Gondolda levrek koydum. Umarım Ziyacenk kızmaz. Teşekkür ediyorum ona. İlk fırsatta denedim lezzetini onayladım haberiniz olsun :) Malzemeler:
1 kilo levrek
2-3 adet patates
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay kaşığı tuz
3 diş sarımsak
biraz karabiber
Yapılışı:
Levrekler temizlenip dilimlenir. Bir kapta sıvıyağ, rendelenmiş sarımsaklar, tuz ve karabiber karıştırılıp balıklar iki yüzlü bu sosa bulanır. Patatesler yarım santim kalınlığında olacak şekilde yuvarlakça dilimlenir. Biraz alüminyum folyo alınıp bu patates ortasına konulur ve yanlarından katlanılarak gondol şekli verilir. Üzerine soslanmış balıklar yerleştirilir. 200 derece fırında pişrilir. Benim balıklarım yaklaşık 20 dakikada piştiler. Çıktıktan sonra üzerini domates ve biberlerle süsledim. Tarifin orijinalinda da üzerlerine domates, biber, soğan vs. konulmamasını tavsiye ediyor ve "sulandırır" diyordu. Ben de söz dinledim. Ertesi güne kalan balıklarımı da 1 domates ve 2 sivribiberi hafif tereyağında soteleyerek üzerlerine döküp ısıtmak için fırına verdim. Onların resmi yok ama denerseniz öyle de çok güzel oldular. Çıtır çıtır oldular. Aynı balığı ikinci gün sanki yeni bir balıkış gibi yedik. Biraz allayıp pulladım anlayacağınız. yeni etkinliklerde görüşebilmek dileğimle hepinizin tekrar ellerine ve ziyaret ettiğiniz için yüreklerinize sağlık.

TUZLU BALIK

Bu tarifim klasik bir karadeniz yemeği:Tuzlu balık. Bu balıklar balığın tam mevsiminde bolca alınıp ayıklanıp yıkandıktan sonra bir kavanoz içerisine bir kat balık bir kat tuz sonra bir kat daha balık ve bir kat daha tuz şeklinde balıklar bitinceye kadar dizilmesi ile yapılıyor. Bu balık bir hatta iki yıl bile aynı tazeliğini koruyor. Salamura bir nevi. İşte bu şekilde kıştan hazırlanmış olan balıklar (ki balığın her çeşidini tuzlamak mümkün) kullanılmak istendiği zaman kavanozdan çıkartılıp tencereye alınıyor üzerini geçecek kadar su konulup kaynatılıyor. İki taşım kaynadıktan sonra suyu dökülerek tencereye balıkların üzerini geçecek kadar yeniden soğuk su konuluyor. Biraz kaynadıktan sonra aynı işlem bir kez daha tekrarlanıyor. Bunu yapmamızın nedeni balığın tuzunun iyice gitmesi. Son işlemde balık 10 dakika kadar haşlanıyor. Daha sonra bir tabağa alınan balığın üzerine zeytinyağı gezdirilerek parlak olması sağlanıyor. Resimde hamsi ve biraz da palamut balığı var. Karadenizde hamsi hamsidir. O balık değildir. Diğer balıkların hepsi de balık. Yani hamsi bir yana diğer balıkların hepsi aynı tarafa :) Yaklaşık bir yıldan beri tuzlu halde beklemiş olmasına rağmen ilk günki tazeliğindeydiler. Bu yemeğin yanına en çok yakışan ikili de patates haşması ve bol yeşillikli salata. Patates haşlaması burada benim bildiğim klasik yöntemden biraz daha farklı yapılıyor. Tam yeri geldi. Bahsedeyim kısaca. Mümkün olan en küçük patatesler seçilir ve dış kabukları iyice yıkandıktan sonra ortadan ikiye bölünerek biraz tuz ve 1 tatlı kaşığı kadar toz şeker ilavesi ile birlikte bol suda haşlanır. Çıkınca kabukları soyulmadan tabağa alınarak servis edilir. Geleneksel bir tarife, geleneklerine uygun yemek düşer :) Hepimize afiyet olsun.

Saturday, June 17, 2006

KAHVALTILIK ZEYTİNLİ AÇMA

İşte bir hafta sonu kahvaltısına bence en çok yakışan hamur işi. Biz ailecek çok seviyoruz açmaları. Puf puf olmaları ve pastahane açmalarını aratmamaları nedeni ile favorilerimiz arasında. Çok övdüm sanırım işte yapılışı :)
Malzemeler:
1 su bardağı süt+ılık su (bardağın yarısı süt yarısı ılık su olacak)
yarım su bardağı sıvıyağ
3 yemek kaşığı toz şeker
1 çay kaşığı tuz
20 gr. yaş maya
2 yumurtanın akı
aldığı kadar un
ayrıca içine sürmek için yaklaşık 50 gr. kadar margarin
ve üzerlerine sürmek için yumurta sarısı ve susam+çörekotu
Zeytin ezmesi için:
1 su bardağı siyah zeytinin çekirdekleri ayıklanıp 2 yemek kaşığı zeytinyağı 1 çay kaşığı karabiber, 1 çay kaşığı kırmızı biber, 1 tatlı kaşığı kekik konularak rondoda çekilir. Ben bütün zeytinli tariflerde bu şekilde kullanıyorum.
Yapılışı:
çok yumuşak bir hamur yoğrulur. Hatta hafifçe ele yapışabilir. Ben hamur ne kadar yumuşak olursa o kadar iyi netice alabildiğimi farkettim. Hamur üzeri nemli bir bezle örtilerek 1 saat kadar dinlendirilir. Dinlenen hamurdan mandalina büyüklüğünde bezeler yapılır. Bu bezeler çok az yağlanmış bir tezgah üzerine alınır. Hafif yumuşamış olan margarin veya tereyağından 1 çay kaşığı kadar hamura sürülerek hamur elle açılr gibi inceltilir. İncelmiş hamurun arasına iç malzeme sürülür. Ben çoğunlukla zeytin ezmeli yapıyorum. Rulo yapar gibi sarılan hamur iki ucundan tutularak birbirine zıt yönlere doğru burulur ve yuvarlatılır. Tepsiye dizilir. 20 dakika kadar tepside beklendikten sonra fırına sürülür. Kızarınca fırından alınıp nefis bir kahvaltıya dönüşür.

Friday, June 16, 2006

PUDİNGLİ MUFFİN VE NEFFFFİS LİMONATA

Aslına bakarsanız limonatayı hiç sevmezdim. Sevmezdim diyorum çünkü bu limonata tarifiyle tanıştıktan sonra neredeyse her gün yapar oldum. Oldum olası çocuklara kola veya tang tarzı içecekler içirmeyi sevmiyorum. Ben de sevmem. şu sıcacık yaz günlerinde serin serin ohh ne güzel geliyor damak tadım yeni bir lezzete merhaba dedi bu sayede.tarifini tarif defterinden almıştım. Gülseher hanımın tarifi ilginç gelmişti. tarifte taze nane kullanılması başta biraz beni tereddüte düşürse de yenilikleri deneme konusundaki karşı konulmaz merakımla giriştim yapmaya nane tadi hissedilmiyor ve çok güzel bir ferahlık katıyor. Tarifine ulaşmak isterseniz burayı tıklamanız yeterli. Teşekkürler Gülseher hanım.
Gelelim pudingli muffinlere. değişik bir muffin yapmak niyetiyle yola çıkıp tamamen doğaçlama gelişiverdi muffinlerim ve tadı gayet iyiydi. Ben bir süredir kalıpla kek pişirmek yerine muffin kalıplarıyla pişirmeyi tercih eder oldum. Galiba porsiyon şeklinde olması kolay geliyor :) Üşengeçlik işte :) İşin özü belki de hazır keklerdeki görünüme sahip oldukları için çocuklarında daha çok hoşlarına gitmesi.
Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
yarım su bardağı sıvıyağ
2 su bardağı un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 paket kakaolu puding (toz halde)
1 paket 80 gr. benmari usulü eritilmiş bitter çikolata
Yapılışını anlatmam neredeyse gereksiz çünkü klasik kek gibi (aslında baya baya kek. Neden başka bir şey anlatıyormuşum gibi yazdım ben de anlayamadım) tek farklı tarafı toz haldeki pudingi unu katmadan hemen önce içine katmak ve karıştırıp öyle un+kabarma tozunu eleyerek katmak. Sonra ister kalıplara koyun, ister büyük bir kalıba dökün arzunuza bağlı. 170 derece fırında benimkiler 20 dakikada piştiler.

Sunday, June 11, 2006

Balkon Sefası


Balkon Sefası
Karadeniz’de yaşıyorsanız her an yağmura hazırlıklı olmanız gerekir. Birkaç gündür buralarda güzel havalar vardı. Biz aldanmamak gerektiğini biliyoruz. Nitekim bugün yağmurlu ve kasvetli bir hava hakim. Dün eşimle balkonda beş çayı içtik. Beş çayı dediğime bakmayın. Epey hazırlık yaptım. Eşim bayılıyor hamur işleri ve sırf onun için yapılmış hazırlıklara. Kayınvalidem özellikle mutfak konusunda inanılmaz becerikli bir insandır. Eşimde annesinden alıştığı üzere sadece onun için hazırlanılmış pastalar ve tatlılar ister. Ne zamandır gözleme yapmak istiyordum. Bu balkon sefası fırsat oldu. Yanına ayrıca karışık soslu kızartma, marmelatlı kurabiyeler hazırladım. Gözlemeleri boş olarak yapım ki arasına peynir, domates vs sarabilelim diye. Neticede çay eşliğinde güle oynaya güzel bir balkon beş çayı geçirdik.
GÖZLEME
4 su bardağı un
2 yemek kaşığı yoğurt
1 tatlı kaşığı tuz
1 buçuk su bardağı kadar ılık su
yarım paket instant maya ( kullanılmayabilir)
Yumuşakça bir hamur yoğrulur. 10 dakika dinlendirilen hamur bezelere ayrılır. Benim hazırladığım bu hamurdan yaklaşık9 beze çıktı. Hazırlanan bu bezelerden bir tanesi unlanmış tezgaha alınır. Oklava ile mümkün olduğu kadar ince açılır. Bir kapta Eritilmiş tereyağı+sıvıyağ karışımı hazırlanır. Bu karışımdan 3-4 yemek kaşığı kadar yağ açılan hamura gezdirilir. Hamur iki ucu ortaya gelecek şekilde katlanır dikdörtgen bir hale gelir. Diğer iki uç ta ortaya doğru katlanır. Böylece kare olacak şekilde gözlememiz hazır hale gelmiş olur.Bu halde iken oklava ile biraz inceltilir. Diğer hamurlarda açıldıktan sonra teflon tavada orta ısılı ocak üzerinde alt üst edilerek teker teker pişirilir.
Gelelim Karışık soslu kızartmaya
Ben pek kızartma yapmam aslında çok yağlı gelir bana. Bir istisna yaptım ve battı balık dedimJ
2 patlıcan
2 adet kabak
2 adet havuç
2 adet patates soyulur ve istenilen şekillerde doğranır (yuvarlak, uzun uzun vs)
Kızgın yağda kızartılır. Kızartma kağıdı yayılmış bir borcamın üzerine alınır. Ayrı bir yerde 4 adet domates, 5-6 diş rendelenmiş sarımsak 2 yemek kaşığı sıvıyağında pişirilir. Kızartmanın üzerine dökülerek servis yapılır.
Marmelatlı kurabiyeler:
1 yumurta (sarısı içine beyazı üzerine kullanılacak)
150 gr. Margarin (oda ısısında)
3 yemek kaşığı pudra şekeri
1 su bardağı mısır nişastası
2,5 su bardağı normal un (un konusunda dikkatli olmak gerek. Benim unundan ben 2,5 bardak koyunca yeterli geldi)
1 paket vanilya
yarım paket kabartma tozu
1 limon kabuğu rendesi
Hamur yoğrulur. Ceviz büyüklüğünde parçalar alınır ortası baş parmak yardımı ile oyulur. Önce yumurta akına sonra isterseniz fındık, ceviz vs ye ya da Hindistan cevizine bulanır. Fırın 175 dereceye ısıtılır. Tepsiye dizilir. Sıcak fırında 15 dakika kadar pişirilir. Hafifçe kızarmaları yeterli oluyor. Fırından alınca o oyuntulu yerlere istediğiniz bir cins marmelat konulur. Evde ayva marmelatı vardı onu kullandım.Ben hamurun yarısına yarım paket fındıklı ve kakaolu toz pudingi koyup tekrar yoğurdum ve bunları yuvarlak yapıp fırına öyle verdim. Hatta bir kısmını tırtıl kurabiye kalıbından geçirdim. Çok lezzetli oldular. Bir tepsi oldu. Hemen de bitirdi çocuklar.

Soğan Dolması


SOĞAN DOLMASI
Normal dolma harcı hazırlayarak yaptım bu dolmaları. Kuru soğan; malum faydaları saymakla bitmeyen cinsten bir sebze. Doktor Doğa.com adresinde yazığı şekliyle: “zengin vitaminler içeren, güç ve sağlık kazandıran bir sebzedir. Onu elden geldiğince çiğ tüketmek gerekir. Çiğ soğanın öz suyu sütle karıştırılarak da içilebilir. Çiğ olarak tüketildiğinde, mideyi güçlendirir, sindirim sistemini uyarır ve idrar söktürür. Şeker hastalığını tedavi edemez ama kan şekerini düşürebilir. Mukozanın kan dolaşımını uyarır. Grip, nezle, gırtlak iltihabı ve öksürüğü önleyici olarak kullanılabilir. Soğuk algınlığında çocuklara, ince kıyılıp ezilerek balla karıştırılan soğan yedirilmelidir. Öksürük ve hatta boğmacada soğan şurubu çok rahatlatıcıdır.” Bununla yanısıra bizim mutfak kültürümüzde soğanın önemi ve kullanımı tartışma götürmez bir ezici üstünlüğe sahip. Hemen hemen her yemekte temel malzeme olarak kullanılır. Ben bu kez dolmasını denemek istedim. Biraz uyduruk oldu aslında ama lezzeti yerindeydi doğrusu. Ben daha sıklıkla yapmaya karar verdim.
Malzemeler:
150 gr. Kıyma
1 çay bardağı pirinç (ayıklanıp yıkanmış)
2 adet kuru soğan (incecik kıyılmış)
yarım demet maydanoz
yarım demet dereotu
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı kırmızı biber
1 yemek kaşığı domates salçası
yarım çay bardağı su (iç malzeme için)
yarım çay bardağı sıvıyağ
1 su bardağı sıcak su+yarım yemek kaşığı domates salçası (üzerine dökmek için)
Yaklaşık 15 adet orta boy kuru soğan
Yapılışı:
Bütün malzemeler karıştırılır. Elde yoğurulur. Orta boy soğanların kabukları soyulduktan sonra ortaları bir kabak oyacağı yardımı ile oyulur. Alt kısımının delinmemesine dikkat etmek gerekiyor. Hazırlanmış olan iç malzemesi soğanların iç kısımlarına doldurulur. Kapak olarak ben biber parçaları kullandım ama domates kullanılabilir. Tencereye dizilip üzerine 1 su bardağı kadar salçalı su eklenip kısık ateşte pişirilir.

Thursday, June 01, 2006

MAHLEPLİ KAŞARLI POĞAÇA-TURŞU KAVURMASI SALATASI VE MERCİMEKLİ BANYO BÖREĞİ ÜÇLEMESİ




Birkaç gün önce iki arkadaşım arayıp çaya geleceklerini haber verdiklerinde hazırladım bu menüyü. Poğaçalarımı değişik bir tarifle biraz daha farklı yapmak istedim ve doğaçlama çıktı bu poğaçalar. Ben artık poğaça yaptığımda daha sık bu şekilde yapmaya karar verdim. Denerseniz bana hak verirsiniz.Lezzetine kefilim. tarifi burada. Turşu kavurması da benim Karadeniz'e taşınmadan önce hiç tanımadığım bir çeşitti. Ancak tanıştığıma ve yapmaya başladığıma seviniyorum. Özellikle salata ağırlıklı menüler tercih ediyorsanız değişik bir alternatif olabilir diye düşünüyorum. Hafif ekşili bir salata. Misafirleriniz tarifini isteyecekler :) Tarifi burada.Böreğe gelince: yumuşacık ve çok lezzetliydi. Banyolu börek denilebilir aslında ama banyo süresi biraz daha uzun. Yiyenler gerçekten çok beğendi. Tarifine buradan ulaşabilirsiniz. Ben ayrıca tatlı olarak bisküvili verev pasta da yaptım. Fakat teleştan dolapta unuttum. Misafirlerim gelince çıkarmak aklıma geldi ve fotograflayamadım.

Tuesday, May 30, 2006

BİR ŞİİR

Bazen içimden duygular sel olup taşmak ister. Böyle zamanlarda herkesin duygularını bir ifade ediş tarzı var. Müzik benim meslek alanım olduğu için müzikle ifade ediyorum kimi zaman. Şiir de müziğin ayrılmaz bir parçası şüphesiz. İşte böyle bir gün içimdeki fırtınayı anlatmanın en samimi yoluna girdim ve bir şiir yazdım. Aslında buna ne kadar şiir denir bilmiyorum. Çok amatörce bir şey. Burada sizlerle de paylaşmak istedim. Zaman zaman anneme duyduğum özlemin büyüklüğünü ve içimdeki acının patlamalarını blogumda sizlerle paylaşıyorum. Bu da öyle. Umarım ki beğenirsiniz ve çok karamsar bulmazsınız.--Kimse için gitme ne olur dememeniz dileğiyle--
GİTME NE OLUR
Yağmur yağıyor yine ince ince bu şehre
Gittiğin gün gibi
Gökler bile ağlıyor bak sensizliğime
Bulutlar bile haykırıyor gitme anneciğim ne olur gitme..
-----------
Dostsuz kaldım, kimsesizim
Sensiz içim öyle ezik, çok çaresizim
Gel tek sırdaşım, tek arkadaşım
Beni yanlız, beni sensiz, beni bensiz bırakıpta
Ne olur anneciğim gitme...
-----------
Hayat akıyor kaldığı yerden
Senden bir haber yok gittiğin yerden.
Bir hançer saplı sanki boğazımda nefes alamıyorum,
Anneciğim yokluğuna dayanamıyorum.
-----------
Çocuklarım büyüyor, ben yaşlanıyorum,
Her şeye her zora alışıyorum.
Çok zor olsa da ayaktayım yaşıyorum,
Anneciğim sensizliğe alışamıyorum.
-----------
Fidanlar yeşeriyor, ağaçlar çiçeklendi.
Yem verdiğin kumrular yemlerini özledi.
Ankara sensiz boş, ayaklarım gitmiyor
Acımı dindirmeye kimsenin gücü yetmiyor.
-----------
Fayda vermiyor ağlamak biliyorum
Rüyalarımda her gece gitme anneciğim gitme diyor, yalvarıyorum.
Lokmalar düğümlendi artık yutamıyorum,
Anneciğim sensiz olmuyor, olamıyorum
Sensiz bir dünyaya alışamıyorum
-----------
Anneciğim gitme yapamıyorum
Anneciğim kokunu çok özlüyorum.
Gitme anneciğim,
Gitme birtanem
Gitme gül yüzlüm ne olursun gitme.

Sunday, May 28, 2006

MUZLU RULO

Bu muzlu ruloları oğlum Efe için yaptım. Efe pek iştahlı değil. Çok seçerek yiyor ve yemesi için biraz zorlasak hemen kusuyor. Sütlü tatlılar yemeyi biraz daha sevdiğini farkedince hiç olmazsa besleyici birşeyler yesin diye bu rulolardan yapıyorum. Taze taze yesin diye de az ölçü ile yapıyorum. Verdiğim tarifle görünen kadar yani 4 rulo oluyor. Resimde farkettiniz mi bilmiyorum ama ben resim çekinceye kadar Efe başımda bekledi. hatta bu resimden sonra çektiğim karelerde şekerlemeleri yok :)) Yapılışını tatlılar linkinde bulabilir, arzunuza göre mehvelerle -çilek, böğürtlen,kivi vs- değişik alternatiflerini türetebilirsiniz. Bence deneyin.

Saturday, May 27, 2006

KENAR DANTELİ


Bu dantelin örneğini ben çok beğendim. Resimlerin detaylı olanlarını da sefinsandıgı'nda gösterdim. Umarım siz de beğenirsiniz.

Friday, May 26, 2006

UN KURABİYESİ

Bu kurabiyeyi ilk gördüğüm zaman hazır alındığını sanmıştım. Hem görüntüsü hem de tadı pastahane kurabiyelerini andırıyordu. Tarifi aldıktan sonra ben de yapar oldum. Tarifini görmek isterseniz tatlılar linkini tıklayarak görebilirsiniz. Bunları yazarken benim için kısa sürede bir candan arkadaş belki de dosta dönüşen sevgili Safran'cığıma çok teşekkür ediyorum. Link bağlantısı yapmayı bana öğrettiği için. Ama daha önemlisi içten samimiyeti ve dostluğu için. İyi ki varsın Safrancığım ve dilerim hep burada olursun:)

Thursday, May 25, 2006

POĞAÇA


Bu poğaçaların tarifini arkadaşım Meltemin komşusu vermişti. Çok güzel, kıtır kıtır bir poğaça isterseniz işte tarifi:
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
2 yumurta(1 tanesinin sarısını üzerine sürmek için ayırın)
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
aldığı kadar un
Yapılışı:
bütün malzemeler karıştırılıp ele yapışmayan, yumuşak bir hamur elde edilir. İç olarak arzu ettiğiniz şekilde mesela peynir-maydanoz veya patatesli veya kıymalı hatta mercimekli iç harç konularak kapatılır.Üzerine yumurta sarısı sürülüp 180 derece fırında üzeri kızarana kadar pişirilir.

Wednesday, May 24, 2006

SOĞANLI EKMEKLER



SOĞANLI EKMEKLER

Öğleden sonra ekmek yapmak istedim. Bir kaç gündür aklımda olan soğanlı ekmeklerden yapmaya karar verdim ve hamurumu yoğurdum. Hamurum mayalanırken ve o esnada ender olan durumlardan biri olan çocukların her ikisi de uyuyorken nette bir gezineyim dedim. Sevgili Sibel’in kahvesine uğradım, bir de ne göreyim aynı ekmeklerden yapmış Sibel de… güzel bir tesadüf oldu. Sibel çok beğendiğini yazmıştı. Ne yalan söyleyeyim ben de gerçekten çok sevdim. Tarifini Dr. Oetker instant maya paketinin arkasından almıştım. İşte nasıl yaptığımJ Ben aslında biraz kendime göre yaptım. Yaptığım şekilde yazıyorum
Malzemeler:
3 adet orta büyüklükte soğan
1 çay kaşığı pul biber
1 su bardağı kaşar peyniri rendesi ( başka peynir de olabilir belki)
Hamuru için:
4,5 su bardağı un (ben 2 bardak kepekli un, 2,5 bardak beyaz un kullandım)
3,5 çay bardağı ılık su
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı toz şeker
1 poşet instantmaya ( benim instant mayam kalmamıştı onun yerine 42 gr. Yaş maya kullandım)
Yapılışı:
Hamur malzemeleri karıştırılarak iyice yoğrulur ve yaklaşık 1 saat kadar üzeri kapalı olarak ılık bir ortamda bekletilir. Bu arada hamur mayalanırken soğanlar doğranıp 3 yemek kaşığı sıvıyağda pembeleştirilir ve üzerine pulbiber konulup soğutulur. Soğuyunca içerisine 1 su bardağı kaşar peyniri rendesi eklenir. ! saattir mayalanmakta olan hamurumuza bu karışım eklenip hafifçe yoğrulur ve 12 parçaya bölünerek bir tepsiye dizilir. 20 dakika daha üzerleri kapalı olarak bekletilip 170 dereceye ısıtılmış fırına verilip üzerleri kızarıncaya kadar pişirilir.
Ben hamurları muffin kalıbıma koyup pişirdim. Şirin oldular. Tatları çok güzeldi. Hele bir de domates, salatalık eşlik ederse mmmmm. Yarın işyerimde arkadaşlarıma da götürmeyi düşünüyorum. Bazen ders aralarında birlikte kahvaltı yapıyoruz. Yarın kahvaltılık ekmekler benden arkadaşlar :))

İMAM BAYILDI

İmam gerçekten bayılmış mı bilmiyorum ama ben gerçekten bayılıyorum bu yemeğe. Bugün için yaptım. Güzel oldu, paylaşmak istedim sizlerle. Beğeneceğinizi sanıyorum.

Malzemeler
4 adet orta büyüklükte patlıcan
3 adet irice kurusoğan
4 adet domates (kabukları soyulup doğranmış)
8-10 diş sarımsak (parçalara bölünmüş)
1 yemek kaşığı salça
tuz, karabiber
1 çay kaşığı toz şeker
Yapılışı:
Patlıcanlar alacalı bir şekilde soyulup, iri küpler halinde doğranır ve içi tuzlu suyla dolu olan bir kapta 10-15 dakika kadar bekletilir. Sonra suyu iyice süzdürülerek alınıp kızgın yağda kızartılır. Kağıt havlu üzerine konulup fazla yağını çektirmesi sağlanır. Bu arada soğanlar piyazlık doğranıp, 2 yemek kaşığı zeytinyağında hafifçe pembeleşene kadar kavrulur. Üzerine salça, domates, sarımsak eklenip biraz daha kavrulmaya devam edilir. Domatesler pişip, yumuşayınca içerisine tuz, karabiber ve toz şeker ilave edilir. Kızarmış patlıcanlar içerine eklenir ve üzerine 1 su bardağı kadar sıcak su eklenir. Kısık ateşte 10 dakika kadar daha pişmesi sağlanır. Ilıkken servis edilir. Denemenizi öneririm. Havaların artık ısındığı bu günlerde zeytinyağlı yemekler çok iyi gidiyor.

Saturday, May 20, 2006

El işlerimi paylaşmak amacıyla bir blog daha oluşturdum. Aşağıdaki linki tıklayarak ulaşabilirsiniz. Görüşmek üzere....
http://wwwsefinsandgblogspotcom.blogspot.com/

ÇİLEK SOSLU MUFFİNLER


Bu muffin tarifini Dr Oetker Muffin kalıbının arkasından alıp uyguladım. Gerçekten de çok lezzetli oldular.
Malzemeleri
3 yumurta
2 paket vanilya (ben 1 paket kullandım)
Yarım çay kaşığı tuz
1,5 tatlı kaşığı kabartma tozu
300 gr. un
150 ml. süt
175 gr. yumuşak margarim
1 su bardağı toz şeker
100 gr. bitter çikolata
Üzeri için Dr. Oetker meyve sosu (asıl tarifte yoktu ama ben üzerine yalışacağını düşündüm. İyi ki de yapmışım çok güzel yakıştı)
Yapılışı:
Yumuşak margarini mikserle biraz çırpıyoruz ve içerisine toz şekeri ekliyoruz. Birlikte çırptıktan sonra yumurtaları ekliyoruz. diğer malzemelri ekleyip küçük küçük kırdığımız çikolatayı da ekleyip biraz margarinle yağlanmış olan kalıplara 1 er yemek kaşığı koyarak 180 C fırında pişiriyoruz. Kalıplarından aldıktan sonra üzerine hazırlamış olduğumuz meyveli sosu gezdiriyoruz.

Sunday, May 14, 2006

KARALAHANA SARMASI VE PATATES SALATASI


İŞTE BÜYÜK OĞLUM ME RT


İYİKİ DOĞDUN OĞLUM
Bugün yani anneler günü, yani 14 Mayıs, benim büyük oğlum Mert'imin 12. yaşgünü. Anne olmayı anneler gününde yaşamış olmak gerçekten hoş. Mertin doğduğu gün anneler günüydü. Hastahanede çiçek dağıtmışlardı bize. Ama ben en güzel çiçeğimi almıştım kucağıma. canım oğlum iyi ki doğdun ve iyi ki beni seçtin annen olmam için. O kocaman yüreğin hep yanımda. Artık bir delikanlı sayılırsın. Senin annen olmaktan gurur duyuyorum. Ömrüm ve nefesim oldukça hep yanında, hep desteğin olacağım. DOĞUMGÜNÜN KUTLU OLSUN. Dedim ya bugün anneler günü; Bir başka anneler gününde, 2 yıl önce de annemi kaybettim. Aynı önemli gün benim için hem mutlulukların en büyüğü ile geldi, hem de yıllar sonra beni acıların en büyüklerinden bir tanesi ile tanıştırdı. Her şeye rağmen devam eden hayata, annemsiz alışmaya ve anne olmaya çalışıyorum. Tüm anneler kanatsız birer melektir. Bütün annelerin anneler gününü sevgiyle kutluyorum.

KARALAHANA SARMASI VE PATATES SALATASI
Uzun bir süredir blogumda güncelleme yapamadım. Çok klasik olacak belki ama işlerim bu aralar gerçekten de çok yoğundu. Ben de kendimi belki affettiririm düşüncesi ile iki tarif yazmaya karar verdim. Dün yani Cumartesi günü canımın içi, biricik, güzeller güzeli rahmetli annem için mevlit okuduk evimde. Birtanemin vefatının ikinci sene-i devriyesi. Ne çabuk geçiyor zaman anlamıyorum. İki yıl oldu anneciğim rahmete kavuşalı. İnşallah Rabbim okunanları kabul eder. Dün konuklarım için özel şeyler yapmak istedim. Annemi ne kadar sevdiğimi anlatmamın bir yolu değil bu elbette ama annem çok özeldi ve ikramlarımda özel olsun istedim. Sanırım gönlümden geçen gibi de oldu. Beni yalnız bırakmayıp yanımda olan dostlarıma binlerce teşekkürler…..
Misafirlerim için yaptıklarım:
1- Pirinç salatası
2- Rulo muhallebi
3- Tavuklu börek
4- Damalı kurabiye
5- Poğaça (sevgili arkadaşım Meltem yapıp getirmişti)
6- Aşure (canım ablam Sevim ablam yapmış)
7- Kur’an-ı Kerim okunurken kavurduğumuz un helvası
8- Yanımda oldukları ve benimle birlikte anneciğime dua ettikleri için gönül dolusu teşekkür ve minnet
Tariflerini en kısa sürede yayınlayacağım. Bugün bilgisayarımda yazılmayı bekleyen karalahana sarması ile patates salatası tariflerimi eklemek istiyorum.
Önce patates salatası : Aslında herkesin bilip yaptığı bir tarif.
4 adet patates haşlanır ve küp küp doğranır. İçerisine yarımşar demet taze soğan, maydanoz, dereotu kıyılıp konulur. 1 çay bardağı kadar zeytinyağı, tuz, karabiber, 1 çay kaşığı kimyon, sumak ve 1 limonun suyu eklenip karıştırılır.
Karalahana Sarması:
Karalahana benim 3 yıl öncesine kadar hiç tatmadığım bir sebzeydi. Karalahana deyince biz Ankara’da hep salataya doğranan mor lahanayı anlardık. Karalahana dendiğine bakmayın aslında o yeşil bir bitki. Oldukça da bol yetişen (özellikle Karadeniz taraflarında) ve ucuz bir sebze. Ben Karadeniz de yaşadığım için buralarda çok bulunuyor. Pek çok çeşit yemeği yapılıyor. Ben hepsini yapmayı bilmiyorum. Buralı arkadaşlarımdan öğrendikçe bloguma eklemeyi düşünüyorum. Sizlere tavsiyem karalahana almak ve pişirmek isterseniz; çok kartlaşmamış yaprakları seçmeniz ve özellikle üzerine kar yağmış olması. Bunun nedeni kar suyu ile ıslanan karalahana çok daha lezzetli ve yumuşak olurmuş. Tabi artık kar yağmayacağına göre önümüzdeki kış belki aklınızda olur diye yazıyorum. Denemenizi öneririm. Genelde etli yapılır ama ben zeytinyağlı denedim. Sonuçtan da oldukça memnun kaldım.
2 su bardağı pirinç
3-4 adet kuru soğan
2 yemek kaşığı dolmalık fıstık
3 yemek kaşığı kuş üzümü
2 adet kesme şeker
1 çay bardağı zeytinyağı
tuz, karabiber, kırmızı biber
1 yemek kaşığı kuru nane
1 demet maydanoz
yarım su bardağı kadar sıcak su
1 yemek kaşığı domates salçası
Yapılışı
İlk önce sapları ayıklanan lahanalar kaynar suya atılarak 5 dk. Haşlanır. Sudan çıkarılıp, süzdürülerek soğumaya bırakılır.Bir tencereye zeytinyağı konulur ve üzerine ince kıyılmış kuru soğanlar konulup pembeleşmeyecek şekilde kavrulur. Üzerine fıstık ilave edilip bir iki dakika daha kavrulur. İyice yıkanmış ve süzdürülmüş olan pirinçler ilave edilir. 5 dakika kadar birlikte kavrulduktan sonra salçası, tuzu, şekeri ve baharatları ilave edilir. Kıyılmış maydanozlar ilave edilir. Yarım su bardağı sıcak su ilave edilir ve demlenmeye bırakılır. Soğuduktan sonra tıpkı asma yaprağı sarar gibi sarılarak tencereye dizilir. Tencerenin en altına lahananın saplarının sermenizi öneririm. kısık ateşte yapraklar yumuşayıncaya kadar pişirilir.

Monday, April 24, 2006

Çocuk yetiştirmek sanırım insanoğlunun hayatta yaptığı en zor ve en fazla sorumluluk gerektiren işi. Aynı zamanda da en fazla fedakarlık gerektireni. Bir birey yetiştiriyorsunuz. Şekillenmemiş bir karakteri oluşturuyor ve tüm hayatı öğretmeye çalışarak, onu eğitiyorsunuz. Bazen üç çocuğum olduğunu düşününce bu sorumluluk altında eziliyor, hatta zaman zaman korkuyorum da. Üstelik işin belki de en komik yanı eğitimci olmam. İşim insan eğitimi ve işimi yaparken kendimden oldukça eminim. Sıra çocuklarıma geldiği zaman ise gelecekten korkuyorum. Tabiki onlara gerekli yaşam eğitimini elimden geldiği, ve onlarında kapasitelerinin yettiği şekilde vermeye de canla başla çalışıyorum. Dilerim çocuklarım ( ve sizlerin çocukları da) iyi yetişmiş insanlar olurlar. Onurlu, merhametli, hayırlı olurlar, kendilerine güvenir dimdik kalırlar ve hayatlarını sürdürürlerken çok zor sınavlarla karşılaşmazlar. Geçenlerde okuduğum bir kaç güzel sözü eklemek ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Çocuklar üzerine söylenmiş bu sözleri ben yüzümde bir tebessümle okudum. Belki biraz abartılmışta bulabilirsiniz benden paylaşması :)....
'Bebek gibi uyuyor' diyenlerin muhtemelen hiç çocukları olmamıştır.
(Leo J. Burke)
Bir çocuğa önce konuşmayı öğretirsiniz, sonra da susmayı...
(Prochnow)
Çocuklardan çok şey öğreniriz.
Örneğin ne kadar sabırsız biri olduğumuzu...
(Franklin P. Jones)
Çocuklu aileler ve çocuksuz olanlar...
Her ikisi de birbirleri için üzülürler...
(Ed Howe)
Çocukların sevgi görmeye ihtiyacı vardır.
Özellikle de hak etmedikleri zaman...
(Harold Hulbert)
İlk başta anne ve babalarımızın çocukları, sonra çocuklarımızın anne ve babası oluruz.
Daha sonra anne ve babamızın anne ve babası, en sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz.
(Milton Greenblatt)
Çocuklar bir şekilde evliliğin devamını sağlarlar.
Ve bunun için pek çok yolları vardır.
Örneğin o kadar çok talepleri olur ki aileler onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken birbirlerinin hatalarını unuturlar.
(Richard Armour)
Eğer bebeğiniz güzel ve mükemmelse; hiç ağlamıyor, huysuzlanmıyorsa, zamanında uyuyor ve her zaman bir melek kadar iyi niyetliyse, siz bir anneannesiniz!
(Theresa Bloomingdale)
Bir anne için çocuğunun en sevimli olduğu zaman uyuduğu zamandır.
( Ralph Waldo Emerson)
Çocuklar geleceğe gönderdiğimiz ve asla göremeyeceğimiz mesajlardır.
(Anonim)
Çocuk büyütürken evi temiz tutmak, kar hálá yağarken kapının önünü temizlemek gibidir.
(Phyllis Diller)
Çocuğunuzun büyüdüğünü nereden anlarsınız?
Size soru sormayı keserler ve tabii nereye gittiklerini söylemeyi de...
(P.J. O'Rourke)

Thursday, April 13, 2006



AYTEN HALAMIN 36 BÖREĞİ

Bu tarif defterime bu isimle kaydedilmiş bir tarif. Canım halamın çok güzel yaptığı ve bizimde çooook severek yediğimiz bu böreğin tarifini uzun zaman önce almış ve ben de konuklarım için yapmaya başlamıştım. EEE kız halaya çeker diye bir laf var :)) ne yalan söyleyeyim bu böreği ne zaman yapsam hep hazır milföy hamuru kullandığımı sanıyorlar. Öyle güzel oluyor :))) Yapımı biraz zaman alıyor. Eğer hamuru açmayı biraz biliyor ve bundan hoşlanıyorsanız hemen deneyin kesinlikle pişman olmayacaksınız. Garanti veriyorum. tarifin adının 36 böreği olması 36 adet börek çıkıyor olmasından kaynaklanıyor.

Malzemeler:
1,5 su bardağı su
1 çay bardağı sıvıyağ
2 yumurtanın sarısı
1 tatlı kaşığı tuz
Alabildiği kadar un
Ayrıca hamurların aralarına sürmek için eritilmiş 250 gr. Margarin veya tereyağı
Yapılışı:
Malzemeler karıştırılarak yumuşak ve ele yapışmayacak kıvamda bir hamur elde edilir. Bu hamur 6 eşit bezeye ayrılır. Her bir beze oklava ile incecik açılıp bir tezgah üzerine konulur. Üzerine bir kaşıkla eritilmiş tereyağından sürülür. Diğer bezelerde aynı şekilde incecik açılır ve bir öncesinde açılıp yağlanmış olan yufkanın üzerine gelecek şekilde üst üste konulur ve her bir yufkadan sonra araları eritilmiş yağla yağlanır. 6 katlı bir yufkamız olacak. Sonra bu altı katıda bohça yapar gibi (veya gözleme katlar gibi) katlanıp kare şeklinde bir hamur elde edilir. 10 dakika kadar beklenir. Bu kare şeklindeki hamur tekrar oklava veya merdane yardımı ile mümkün olduğunca düzgün bir şekilde açılmaya çalışılıp en ve boydan 6*6 şeklinde karelere kesilir. Böylece 36 adet kare elde edilir. Karelerin köşelerine iç malzeme (bu kısmı arzunuza bağlı: peynir- maydanoz olabileceği gibi, kıymalı, sosisli, hatta sebzeli iç bile olabilir) konularak üçgen şekilde katlanır. Dikkat edilmesi gereken nokta katlanırken hemen uçlarında birleştirilmemeli yarım cm kadar içten bastırarak hamuru birleştirirsek uçları kabarır ve kat kat görünür. Bütün bu zahmetleri göze alıp bu böreği denerseniz sonuca gerçekten değdiğini göreceksiniz. Şimdiden afiyet olsun. Bu arada canım Ankara'mı çok özledim. Artık yaz tatilinin bir an önce gelmesi için çocuklar gibi gün sayıyorum. Eğer bu satırları Ankara'mdan okuyan varsa lütfen benim için de bir Ankara simidi yesin (mümkünse Yüksel caddesindeki simit fırınından lütfeeeennnn) öyle özledim ki tüm sevdiklerimi, CANIM AİLEM HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM

Tuesday, April 11, 2006



YILDIZ SALATA

Yapımı oldukça kolay ve zahmetsiz bir salata bu. Üstelik sunumu ve yemesi de bir o kadar güzel. Arkadaşım Meltem yapmış ve bloğuma koymam için fotoğraflamıştı. Teşekkürler Meltemciğim. :) Aslında malzemelerini biz göz kararı yapıyoruz. tüketecek kişi sayısına göre malzemeyi artırmak veya azaltmak mümkün. Bir paket yıldız makarnayı haşlıyor ve süzüyoruz. O soğuyup, süzülürken; bir su bardağı kadar bezelye (ben konserve kullanıyorum) yine bir su bardağı haşlanmış mısır, 3-4 tane küçük küçük doğranmış sosisi katıp karıştırıyoruz. Damak tadımıza uyacak kadar tuz katıyoruz. Ayrı bir yerde yine 1 su bardağı kadar yoğurt ile 3 yemek kaşığı mayonezi karıştırıp bu makarnanın üzerine dökerek karıştırıyoruz. Salatamız hazır. Özellikle çalışan bayanlar için pratik tariflerin önemi tartışılamaz. Aniden bastıran misafirler için güzel ve hızlı bir alternatif olabilir.